İdil Çağla SEVAL
Giriş
UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ve tüm dünyanın dikkatini çeken Göbekli Tepe’de insanlık tarihinin bilinen ilk tapınakları yer alıyor. Yıllarca bize öğretilen bilgileri yerle bir eden bu tapınakların keşfi sadece tarihi değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda evrim teorisinin de sarsılmasına neden olmuştur.
(T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Göbekli Tepe fotoğrafları için tıklayınız.)
Tapınağın Bulunuşu
İngiltere’deki Stonehenge’den 6000 yıl, Mısır piramitlerinden de 7000 yıl eski olan bu kompleks yapı 1963 yılında, İstanbul ve Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırma Karma Projesi kapsamında yapılan yüzey araştırmalarında tespit edilmiştir. Başlangıçta bu alanın gerçek değeri anlaşılamamıştır. 1994 yılında Alman arkeolog Klaus Schmidt’in, bir köylünün bölgeden getirdiği taşı incelemesiyle buranın Neolitik Dönem’e ait olduğu keşfedilmiştir.1995 yılında kazı çalışmaları başlamıştır. Klaus Schmidt başkanlığında yapılan kazılarda bölgenin, diğer arkeolojik kazılarda bulunan Neolitik yerleşim yerlerinden farklı olduğu vurgulanmış ve daha önce hiçbir yerde rastlanmayan dinî yapılar bulunmuştur.
Göbekli Tepe’deki anıtsal yapılar, çevredeki kireç taşı düzlüklerinden kesilen megalitik bloklar ile inşa edilmiştir. Neolitik taş ocaklarının yerleri, çeşitli kalıntıların yanı sıra kalıntılar arasında bulunan yaklaşık 7 metre boyutlarında ve 20 metreküp hacmindeki bir tamamlanmamış T-biçimli dikilitaş sayesinde tespit edilmiştir. D Yapısında yer alan merkez dikilitaşlarının her birinin 10 metreküp ağırlığında, yapıyı çevreleyen dikilitaşların ise bundan yalnızca biraz daha hafif olduğunu düşündüğümüzde, bu taşları kesme, oyma ve taşımanın hiç de kolay bir iş olmadığını anlaşılmıştır. Yapıların inşa sürecinin uzun bir döneme yayılmış olabileceği de ihtimaller arasında değerlendirildi ancak yapılar üzerinde yapılan incelemeler bunun söz konusu olmadığını göstermiştir.
Diğer yandan, inşası tamamlanmış olan yapılarda zaman içerisinde yeniden düzenleme, onarım, küçültme veya dikilitaşların farklı yapılarda yeniden kullanımı gibi faaliyetlerin gerçekleştiğine ilişkin çok sayıda veri elde edilmiştir. Edilen tüm veriler yapıların sürekli ve yoğun bir iş temposu içerisinde inşa edildiğini gösteriyor. Üzerinde hayvan figürlerinin ve sembollerin bulunduğu T biçimindeki dikili taşlar, taşların üzerindeki yüzü olmayan insan figürleri Schmidt’e göre ise : “Spritüel bir yaşamdan geliyorlar yani insan değiller. Bunlar belki de insanlık tarihinde resmedilmiş ilk tanrılardır.” Schmidt’in sözleri sadece bir tez olmakla kalmıyor, yapıların içerisinde yaşamsal faaliyet için hiçbir araç gereç bulunamaması da yapının bir tapınak olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Neden Göbekli Tepe?
Göbekli Tepe su kaynaklarına pek de yakın olmayan bir bölgede yer almaktadır. Bu nedenle İnsanlar yiyeceklerini ve sularını da buraya taşımak zorundaydı. Bu da, bu insanların tapınak çevresinde uzun süre kalmadıkları anlamına gelmektedir. Göbekli Tepe’yi inşa edenlerin nerede yaşadıkları sorusuna buraya sadece 15 km uzakta Şanlıurfa’da yapılan kazılarda bulunan çakmak taşından aletler ve ayrıca kent müzesinde sergilenen bir heykelcik cevap vermekte. Yaklaşık 11 bin yaşında olan bu heykelciğin Göbekli Tepe’deki sütunlardan farkı; yüz hatlarının betimlenmiş olması. Göbekli Tepe’yi yapanlar büyük olasılıkla yüzü olan heykeller yapmasını da biliyorlardı ancak dikilitaşlarda yüz hatlarını yapmaktan özellikle kaçınmışlardı. Bunun nedeni bir tanrıyı veya olağanüstü bir varlığı resmediyor olmalarıydı.
2003 yılında yapılan manyetik ve radar taramalarda en az yirmi adet çemberimsi yapının Göbekli Tepe’de bulunduğu tespit edilmiştir. Kazı yapılan alan ise bu yirmi alandan sadece biri. Bölgenin jeolojik yapısı bazalt ve kireç taşından oluştuğu halde, kalıntıların bulunduğu birinci tabakanın yumuşak yapıdaki topraktan oluşması ve bu toprak tabakasında yöreye ait olmayan taş aletler ve kemik kalıntılarının bulunması, Göbekli Tepe’nin doğal yollarla değil; bilinçli olarak üstünün toprakla örtüldüğü sonucuna ulaşılmıştır. Bu tapınakların toprakla örtülmesi, onların günümüze kadar bozulmadan ulaşmasını sağlamıştır.
Tarımsız Yerleşik Hayat
11.500 yıldır Şanlıurfa’da bulunan Göbekli Tepe’nin insanlık Taş Devri’ni yaşarken yapılmış olması tarihi sil baştan yazan olgulardan biri. İnsanlığın ateş yakmayı bildiği fakat yük hayvanlarını evcilleştiremediği dönem şartlarında bu büyüklükte bir yapının inşa edilebilmesi için araştırmacılar duvar ustaları taş ustaları taşları taşıyacak örgütlü bir iş gücünün varlığı ile birlikte yaklaşık 12.000 yıllık bir bilgi birikiminin olması gerektiğini söylemektedir.
Tapınakta bulunan kemikler incelendiğinde, kemiklerin yabani etçillerin etli kısımlarına ait olması ve öncül beşi hayvan kalıntıların rastlanmayışı tapınağı yapan insanların bir tarım öncesi toplum olduğunu yani avcılık ve toplayıcılıkla uğraştığını gösteriyor. Şimdiye kadar kabul gören olguya göre Göbekli Tepe’deki gibi bir yapının yapılabilmesi için toplum önce tarım yapmak amacıyla yerleşik hayata geçmeli ve sonra tapınak inşa etmelidir. Göbekli Tepe’de bulunan toplum tapınağın yapımından yaklaşık 1000 yıl önce yerleşik hayata geçmesine rağmen herhangi bir tarımsal faaliyette bulunmamıştır. Bu da doğanın getirdiği bir şekilde yerleşik hayata geçmenin korunma, ısınma, çoğalma ve bilgi birikimi için daha elverişli olduğunu keşfetmeleri ile göçebe yaşamı geride bıraktıklarını göstermektedir.
Tapınak için Tarım
Tarıma geçiş ise Schmidt’in çok ilginç ve devrimsel açıklamasına dayanıyor: “Bu toplumlar yarı göçebe iken sadece kendi ailelerine yetecek kadar besin topluyor ve hayvan yakalıyorlardı. Yerleşik hayata geçtikten sonra nüfus arttı. Artık yemeklerini başkalarıyla da paylaşmak zorundaydılar. Bu da ahlak kurallarını ve güveni zorunlu kılan bir durumdu. Güven ve ahlakın sağlanması da belli bir paydada buluşmak ve emek harcamaktı. Sonunda dinleri için bu tapınağı hep birlikte inşa ettiler. Kazı alanında bulunan birçok hayvan kemiği tapınakta toplanıp ziyafet tertip ettiklerini ortaya çıkarıyor. Bu nedenle yiyecek bulmanın daimi bir yolunu aramaya başladılar. Yani bir gıda üretme düşüncesinin doğmasına yol açtı. Yani din, insanları tarım hayatına sevk etti.”
Gömülen Tarih
Bu olağanüstü tapınağı kullananların torunları onu daha sonra gömdü. Bunun sebebini açıklamak ise araştırmacılar için oldukça güç. Dünyadaki en eski tapınağın çöküşü de temsil ettiği din kadar gizemli. Tapınak bin yılı aşkın bir süre bölgedeki kültürel yaşamın merkezinde yer almış, hem ritüel bir merkez hem de keşif ve fikirlerin paylaşıldığı bir toplanma yeri olmuştu. Tarım ile üretime geçen topluluğun ise zamanla bu kadar büyük bir tapınağa ihtiyacı kalmamış ve daha küçük tapınak ihtiyacı doğmuştur. Değişim yaşanırken tapınaklar da değişime uğradı. İlk tapınağı inşa edenlerin torunları eskisini gömdü ve gömülen tapınakların üzerine daha küçükleri yapıldı. 10 bin yıl önce yapay bir tepeye dönüşen Göbekli Tepe tamamen kayboldu. Yerel halklar yerleşim yerlerine bu tapınakların daha küçük bir modellerini (Nevali Çori) yapmaya başladılar.
Sonuç
Tarih denince yalnızca savaş ve anlaşmaların öğretildiği eğitim sistemimizde insanlık ile Türkiye tarihini yakından ilgilendiren bu önemli yapıtın da ayrıntılı olarak anlatılması ve araştırılması gerekmektedir. Türkiye’de bu kadar arkeoloji mezunu mevcutken bu önemli çalışmanın Alman bir profesör tarafından yürütülmesi ve yapılan araştırmaların çoğunun yabancı kaynaklı olması içler acısıdır. Açıktır ki Göbekli Tepe zaman geçtikçe bize tarihin okunmaz sayfalarına ışık tutacaktır. Bu yazıda size yansıttığım bilgiler ise Şanlıurfa’da gömülü tarihin yalnızca küçücük bir parçasıdır.
KAYNAKÇA
Ali Osman Kurt, Mehmet Emin Göler, “Anadolu’da ilk Tapınak: Göbeklitepe”, Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, Ankara, S.2 (2017), C.21, s. 1107-1138
Conrad Tim, Cradle of the Gods, National Geographic, 2012
Schmidt Klaus, Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı GÖBEKLİ TEPE, Arkeoloji Sanat Yayınları, 2007
T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Göbeklitepe fotoğrafları, https://sanliurfa.ktb.gov.tr/ (Erişim: 06.10.2020)
https://www.cnnturk.com/yasam/gobeklitepede-bulunan-kafatasi-2017nin-en-sasirtici-kesfi?page=1 (Erişim: 06.10.2020)